İSLAM
DESTEKÇİSİ SOSYALİSTLERİN ELEŞTİRİSİ
“Bütün
eleştirilerin ön koşulu dinin eleştirisidir.” Karl Marx
Demokrasi
adına İslamcılardan yana tavır almak, İslam şeriatının
varoluşunu desteklemek, örgütlenme, güçlenme ve iktidarı ele
geçirme emellerini beslemek demektir ki o şeriat, iktidarı her
açıdan tamamen ele geçirmesi halinde, içsel yapısı gereği,
İslam teolojisi gereği, ilk önce sizin tüm özgürlüklerinizi
elinizden alacak, sizi asacak, hapse atacak, sürecektir. Tıpkı
İran’da“İslam Devrimi”! sonrasında yaşandığı gibi. İlk
asacakları da demokrasi adına İslamcıların siyasi
faaliyetlerinin var olması gerektiğini savunan “kafir” solcular
olacaktır ki tam da öyle olmuştur zaten İran’da bilindiği
üzere. İslam’ın bizzat kendisi demokrasi düşmanı, özgürlük
düşmanıdır. Somut örneklerini, Afganistan’da, İran’da,
Suudi Arabistan’da, Somali’de, Nijerya’da her gün yaşanan
sayısız olayda görebilirsiniz. Size “Ama gerçek İslam bu
değil” diyen cahillere de sakın aldanmayın, çünkü asıl İslam
tam da budur. İslam fıkıhı, recmi, homofobiyi, hırsızlık
edenin elinin kesilmesini, pedofiliyi, yani küçücük kız
çocuklarına zorla nikah kıyılıp onlara tecavüz edilmesini,
savaşlarda “ganimet” sayılan esir kadınların seks kölesi
yapılmasını, kadının kocasının malı olan ve ona hizmet etmek
için var olan ikinci sınıf bir yaratık olduğunu, pedofili
konusunda Muhammed’in baz alınması gibi, gene eşlerinden biri
öldükten hemen sonra “yanına yatan”!, yani cesede tecavüz
eden Muhammed’i baz alarak nekrofilinin hak sayılmasını, yani
ölümünden sonra 6 saat içinde kocanın ölü karısıyla cinsel
ilişki kurabileceğini Muhammed’in “sünnet” denilen
eylemlerine dayanarak savunan, dinden dönenleri öldürmeyi emreden,
kendinden olmayanları, “kafir” ilan ettiklerini, öldürmeyi,
kadınlarına tecavüz etmeyi, mallarını ve topraklarını gasp
etmeyi kendilerine hak ve görev sayan bir yapıdadır, yani
neresinden bakarsanız bakın İslam, bir insanlık suçudur. Suçun
da özgürlüğü olmaz, olamaz, olmamalıdır da. Nazi Almanyası
öncülüğünde, Avrupa’da yaşanan korkunç katliamlardan sonra
artık Rasizm, yani ırkçılık, bir düşünce alternatifi, bir
siyasi görüş seçeneği olarak değil, bir insanlık suçu olarak
kabul edilmektedir uygar dünyada ve bu ülkelerde asla rahatlıkla
Nazizm propagandası yapamazsınız, ağır cezai karşılığı
vardır çünkü. En az Nazizm kadar insan haklarına aykırı ve
katliam, tecavüz, gasp azmettiriciliği potansiyelini içsel olarak
yapısında, özünde barındıran İslam da Nazizm gibi
yasaklanmalı, her türlü faaliyetine son verilmeli ve
propagandacıları nefret suçu, cinayete, tecavüze, gaspa
azmettirme suçu, insan haklarına aykırılık ve insanlığa karşı
işlenen suçlar kapsamında yargılanmalıdır.
Hal
böyleyken, demokrasi adına İslamcılardan yana tavır alan gafil
solcular da var ne yazık ki. Politik yapısı itibariyle, sınıf
mücadelesine koşut olarak ezilen cinsel ve etnik kimliklerin
mücadelesini de savunan, bunu “olması gereken” sosyalist tavır
olarak benimseyen “Özgürlükçü Sol” yaklaşımı, çoğu
açıdan görece en doğru bulduğum siyasi yapı olmakla birlikte,
demokrasi adına İslamcılara arka çıkanların gafletinden ötürü
uzak durmayı tercih ettiğim bir yapıdır.
Ne
var ki Lenin’in de Marx’ın da din konusundaki çözümlemeleri,
eksik değerlendirmeler yapmış olmaları nedeniyle hatalıdır.
Çünkü enternasyonalist bir sınıf mücadelesini savunurken, din
çözümlemesinde, dine karşı tavır almada sadece Hristiyanlığı
baz almış olmaları büyük bir eksikliktir. Komünist Manifesto’da
din olgusuna karşı sadece ve sadece “kilise” baz alınarak
yapılan çözümlemeler doğrultusunda tavır alınmıştır. Her ne
kadar Marx’a dair “din kitlelerin afyonudur” sözü popüler
olsa da (afyon o dönem hastalıklarda ağrıları, acıları
dindirmek için ilaç olarak da kullanılıyordu) aynı cümlenin
başındaki kısım genelde es geçilir. “’Din, ruhsuz koşulların
ruhu, çaresiz mazlum kulların ah’ı ve kalpsiz bir dünyanın
kalbidir.” derken Marx, sadece “size tokat atana öbür
yanağınızı çevirin” diyen İsevi teoloji üzerinden dini
yorumluyor ve acı çeken cahil halkın ağrılarını dindiren bir
ilaç olarak gördüğü dine karşı “anlayış” gösterme tavrı
içine giriyor, çünkü kadınları taşlayarak öldüren,
pedofiliyi -nekrofiliyi savunan, kendinden olmayanları öldürmeyi
hak sayan ve benzeri pek çok insanlık dışı kuralları, emirleri
olan İslam’ın teolojik özüne dair hiçbir şey bilmiyor,
okumamış araştırmamış, gerek görmemiş çünkü, bir yandan
dünyanın tüm ülkelerindeki işçi sınıfını örgütlenmeye
çağırırken. “Bütün eleştirilerin ön koşulu dinin
eleştirisidir” diyen Marx, ne yazık ki “bütün dinleri”
eleştirmemiş ve böylece din olgusuna karşı eksik ve hatalı
tavır sergilemiştir. Körü körüne Marx’tan fazla Marksist
olanlar da hiç sorgulamadan aynı çizgide yürümeye devam
etmektedirler tabi.
“Sosyalistler,
din konusundaki tavırlarını genellikle şu sözlerle belirtirler:
“Din, kişinin özel meselesi olarak görülmelidir.” Ancak
herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için, bu sözlerin
anlamı kesinlikle açıklanmalıdır. Devlet söz konusu olduğunda,
dinin kişisel bir sorun olarak kalmasını isteriz. Ancak, Partimiz
düşünüldüğünde, dini kişisel bir sorun olarak görmemiz söz
konusunu olamaz.” der Lenin. Hristiyanlığın o dönem gelmiş
olduğu aşamada, yüzlerce yıl önce yaşanmış reform mücadelesi
ve akabinde rasyonalizmin, bilimin, sanatın, felsefenin özgürce
gelişebilmesi sürecinde kitleler için varlığı bir “İslam
şeriat devleti” kurulması gibi bir tehlike taşımayan Hristiyanlık üzerinden bakarsanız din olgusuna diğer dinleri
hesaba katmadan, özellikle İslamiyet’in teolojisini hiç
araştırmadan böyle Lenin gibi konuşursanız, tabi ki din olgusuna
ateist sosyalistler olarak doğru tavrı almada gaflete düşersiniz.
Lenin gibi “Devlet söz konusu olduğunda, dinin kişisel bir sorun
olarak kalmasını isteriz.” dersiniz böylece, ama dünyadaki
dinler sadece Hristiyanlıktan ibaret değildir ve Hristiyanlık gibi bir reform sürecini halihazırda hiç yaşamamış, Afganistan,
İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerde yaşananlardan görüleceği
üzere “taş devrini” aşamamış ve yapısı gereği aşması da
zaten mümkün olmayan ve kendinden olmayanları öldürmeyi, onlara
tecavüz etmeyi, malını parasını toprağını gasp etmeyi hak ve
görev sayan İslam’a karşı sosyalist devletin “din kişisel
meseledir” diyerek kenara çekilmeye, böyle bir gaflet içine
düşmeye hiç hakkı yoktur, olamaz, tabi hiçbir sosyalistin de.
Dönelim
“Özgürlükçü Sol”a… Demokrasi adına İslam’a arka
çıkmak, “kasabın bıçağını yalayan aptal dana” olmaktan
farksızdır, siz yalamaya devam ettikçe, o bıçak er geç boğazını
keser…
Artık
gafletten uyanın…
SERKAN
ENGİN
Yorumlar