KİTABIN ANLAMSAL PANORAMASI:
Serkan Engin, şiirin ince
örgüleri arasından toplumsal duyarlığı kimi zaman yansıtan, kimi zaman kaşıyan,
kendini “İmgeci Toplumcu” olarak niteleyen bir şair.
Her şiirinde, ince
düşünülmüş, kimi zaman Ece Ayhan’a da selam salan imge blokları arasından, kimi
zaman ironinin çuvaldızı ile insanların ötelenmesine, ötekileştirilmesine
meydan okur.
Bu insanlar kimi zaman “içinden
geçer kezzaplı gecelerin “ tanığı genelev kadınlarıdır.
Kimi zaman, “Veysel ki kahrolası(!)/ıskartası mahallenin
/sokağın utanç hanesinde”
dizeleriyle cinsel tercihleri nedeniyle her türlü baskı ve şiddetin gölgesinde
yaşayan eşcinsellerdir.
Bazen, “kalbimi çekiç yaptım da düzeltemedim / hayatımın
eğri büğrü kaportasını" dizeleriyle küçük yaşta küçük çıkarlar uğruna şiddete ve sömürüye
terk edilen “kırık” çıraklardır.
Bazen de, “intihar marşıyla geçerler önümüzden / şiddet
emzirir deve dikeni ömürlerini" dizeleriyle küçük köy ve kasabalardan
gelip, metropol tarafından kusularak atılan tinerci çocuklardır.
Şair, “günün deliğini kalbinle yamar gündelikçi Gülizar
/hüznün minör notalarıyla çağrılır adı" dizeleriyle varoşlardan gelip sigortasız,
güvencesiz burjuvazinin pisliklerini temizleyen gündelikçi kadınları da gözden
uzak tutmaz.
Aynı varoşlardan gelip de
içindekilere hiçbir zaman ulaşamayacağı lüks mağazalarda tacize ve her türlü
sömürüye açık tezgâhtar kızlar da unutulmamıştır: "ıskalanmış gençliğim damlıyor
kirpiklerimden / çeyizim ertelenmiş heveslerim"
İşportacıların, uyuşturucu
kurbanlarının, hayat kadınlarının ve diğer ezilmişlerin çileli yaşamlarından
damlalar da Serkan Engin’in şiirsel merceğinden geçerek vicdanlarımıza batar
durur hep.
Hayata karşı bu tavrını şu
dörtlükle özetler: “Alevi Eşcinsel bir Zenciyim
Ateist Travesti bir Mohikanım Dersimli bir Laz, Lazistanlı bir Kürdüm Berlinli
bir Pigme, Kongolu bir Germenim”
Şair, hayattaki tavrını
şiirin atkısı ve çözgüsü içine yerleştirerek ezilenlerin, ötelenenlerin şairi
olduğunu ortaya koyuyor. Sorgulayan bir şiir, Serkan Engin’in şiiri.
ŞİİRE BAKIŞI:
Serkan Engin’in şiirinde
temel bir bakış açısı öne çıkıyor: İnce bir ironi ile kuşatılmış imgeler ve
sosyalist bakış açısının bir şaire yükledikleri.
Şiirinde ince bir yapı
işçiliği göze çarpıyor. Kısa ama anlamsal çağrışım geniş sözcelerle kuruyor
şiirini. Hayatın ve halkın içindeki dili geniş açılarıyla yerleştiriyor
şiirine.
Kimi zaman şiir arasında,
kimi zaman şiir sonunda tek ya da iki dizeyle bizi vardırmak istediği noktaya
getirerek silkelemeyi başarıyor.
Serkan Engin şiiri, nevi
şahsına münhasır bir şiir… Günümüz içbükey şairlerinin şiire getirdiği kimi
olanakları toplumcu şiire başarıyla uyguluyor Serkan Engin… Kimi zaman
çocuk saflığını dokuyor, kimi zaman iğneli dilini kullanarak salvolarını
savuruyor. Kimi zaman Peralı bir güzele şiirin dilinden gül atar, kimi zaman
aşkı kendi saflığı içinde savunur:“senden
gayrısına tenim lâl/öptüğün yerlerimde gül devrimi /koşar adım sorarım evrene :
/bir daha nasıl eklerim Aşk’a iyelik eki “
Her şiirinde hayata ve şiire
diyalektik dalışının parmak izleri vardır.
Onun şiirinin her satırında
yaşanan ya da yaşatılanların izdüşümü tüm boyutlarıyla dalgalanıyor
belleğimizde…
Serkan Engin, şehvetin
hoyrat coğrafyasında, umudun sırtında yılkı atları peşinde koşan; acıların
tende açtığı delikleri şiiriyle yamama çabasında bir şair. Başkalarının
izlerinden yürümesini sevmiyor. Kendi izleri üzerinden uçmaktan yana bir
şiir haylazı da desek yeridir, "
haylazistan işçi partisi yüreğim " demiyor mu zaten.
BİÇİM:
Şair dörtlü, beşli, altılı…
kıtalarla kuruyor şiirini. Ama kıtalar arasına yerleştirdiği tek ya da ikilik
italik dizelerle bam telimize dokunmayı başarıyor. Eni boyu belli kaba
uyaklardan kaçınıyor S. Engin. Belki bilinçli belki bilinçsiz, şiirin akışı
içinde yer yer redifler yer alıyor. “devrim
düşleriyle boyuYORUZ /.
/hayatı halklar boyu seviYORUZ”
Ama şair şiirde ahengi iç
uyaklarla çaktırmaksızın yapıyor:
Bu iç uyakları kimi zaman
aynı dizeye kimi zaman kıtanın içine yerleştiriyor: “ellERİkedERİn ceplerinde”, “ - ulan buRASI NaSIRA mı yoksa İzmit“ Baş uyaklara da yer veriyor kimi zaman: “Kapkara bir Kahkaha düşüyor saçlarımdan önüme /Kimseler görmüyor içimden
sökülen nehirlerin gürültüsünü /Kurşuna” Dizlerde aynı ünsüzleri yoğunlaştırarak şiirin melodisine ulaşmayı
amaçlar: “YıLdız Yağar usuLca YaLnızLığıma”
DİL:
S. Engin, dili tüm
boyutlarıyla kullanıyor. Düzyazı dilinin ağırlığını yerde bırakarak şiirini
kullandığı dille kanatlandırabiliyor. Sözcükleri hedefine göre belirliyor.
Serkan Engin, sözcüklerin
günlük dilde kullanıla kullanıla canı çıkmış anlamlarına yüz vermiyor. Ya da bu
tür sözcükleri düzyazı mantığının dışına çıkartarak kendi kattığı anlamsal
çerçevede kullanıyor:”üreme bonkörü”,
“yoksulluğun bodrum katında”, “rakı rampasını tırmanırken”…
Günlük kullanıma girmiş
Türkçe olmayan sözcükleri, kendi anlamsal eksenini değiştirerek kendi
hazırladığı çerçeve içinde kullanabiliyor: ”ağır
tonajlı hüzünler”, “sahi kaç amperdir
kalbinin akım şiddeti”, “bir gelincik tarlasıyla bir Molotof/kokteylini
karıştırırsak aynı cezvede”, “ömrümün şarjörü”…
Kısacası şairde dil katılığı
yok tam tersine esnek bir dil tutumu var. Belirleyici olan, dili kullanarak
kurduğu imgelerle duygu patlamaları yaşatabilmesidir.
SONUÇ:
Şiirinde bana olumsuz gibi
gelen önemli noktalardan biri; şairi sıfatları, sıfat tamlamalarını çok
seviyor, üst üste kullanıyor. Bu durum, kimi zaman görsellikte bir avantaj
sağlasa da şiirde yaralar da açabiliyor. Şöyle; şiir sözcüklerin suyun üstünde,
yani tümcede batmadan durmasıdır. Sıfatlar ise şiiri batıran deliklerdir çoğu
zaman. Şiirde önemli olan sözcüklerdeki derinliktir. Ama bu derinliği
sıfatlarda yakalamak zordur.
Bir diğer nokta da şiirlerde
bağlaçları, edatları fazlaca kullanması... Bağlaçlar eve edatlar göstergesi
olmayan sözcüklerden olduğu için bir çağrışım değeri yoktur. Kimi zaman, “Veysel ki geberesi(!) / Veysel ki ıssız bir monolog
“ gibi dizeler anlatıma katkı sunsa da çoğu
zaman şiirin sırtına istiap haddini aşan bir yük olarak duruyor:
“volta atarken ağzım gül
gecelerine” gibi bir şiirsel benzetmenin yanında “ipek bir şal gibi ser saçlarını” gibi bir benzetme şiiri zorladığı fark
ediliyor.
Şair noktalama işaretlerini
sıkça kullanıyor. Çoğu kez bu işaretler, şiir içinde gezen okura yön levhaları
gibi bir işlev görüyor. Bazen okuru yanlış da yönlendirebilmeye açık
olabiliyor.
En çok kullanılan
işaretlerden biri konuşma çizgileri ve soru işlaretleridir. Bu işaretleri şair,
dizeye vurgu kazandırmak amacıyla kullanıyor: “-sahi
devlet‟e nasıl gidilir abi?” Kimi zaman bu amaçla daha çok da dikkat toplamak için dizeleri italik
kuruyor.
Ayraç işareti de sıkça
kullanılan işaretlerden. Kimi zaman sözcüğün anlam katmanlarını zorlamak için
kullanılıyor: “sen bana Kürtçe bir gül(ü)ver”
Kimi zaman da cümleleri
ayraç içinde şiirin genel akışımından dışarı çekmek için kullanılıyor: (aslında her Aşk „görülmüş‟/eski bir mektuptur, kalbimin/ köhne çekmecelerinin
dibinde) Bu dizelerde aforizmal bir
tat da görülüyor.
Kısacası Serkan Engin, kendi
sesini bulmuş ve kimi zaman düşmeler görülür gibi olsa da şiiriyle yükseklere
kanat açan bir şair. Slogana ve düzyazı gerçekçiliğine düşmeden sosyalizmi
şiirlerine damıtarak koymasını başarabilen bir şair…
ALİ ZİYA ÇAMUR
Emeğin
Sanatı Sosyalist Sanat Dergisi Sayı 113/ 2012
Yorumlar
Hemen satın alıp okumalıyım. Hemen!
Tebrikler:))