HER
DEM “KİTAPSIZIM” KENDİ YURDUMDA
Ve her dem kitapsız
olacağım, öyle öleceğim, asla “matbu” kitabım yayımlanmayacak T.C.’deki
herhangi bir yayınevinden, hele ki bir “banka yayınevinden” asla ve kat’a!
Yurt dışında eserlerim
matbu kitap formunda basılacak –ben yaşarken ya da öldükten sonra-, tabii
benden ya da varisimden basım-dağıtım ücreti alınmadan ve olması gerektiği gibi
hakkım olan telif ücreti yayınevi tarafından ödenerek. T.C.’de ise asla matbu
kitabım yayımlanmayacak, ölümümden sonra –veya yaşarken- büyük bir yayınevinden
yüklü bir telif ücreti teklifi gelse bile. Türkçe’deki tüm eserlerim, sadece,
aynı ilkeleri paylaştığım şair-yazar dostlarımla beraber örgütlediğimiz Emeğin
Sanatı E-Yayınevi’nden, e-kitap formatında ve ücretsiz olarak yayımlacak, ben
sağken de öldükten sonra da… (Bknz: Yayıncılık Devriminin Anatomisi: http://emeginsanati.blogspot.com.tr/2013/05/emegin-sanatindan-140-merhaba_31.html )
Daha önce defalarca
hakkında yazdığım bu konuya dair tekrar bir yazı kaleme alma nedenim, yeni
gelişen bir olay üzerinden ilkelerime dair, etik algıma dair bir açıklama yapma
zorunluluğu hissetmem ve bu ilkelerin uygulanmasına dair bir örneği, tarihe not
düşmeyi gerekli bulmamdır. Çünkü, örneğin, hırsızlığın erdemsizliğinden dem
vurmak kolaydır, ama sizin hırsız olmadığınızın asıl kanıtı, kolaylıkla çalma
imkanınız varken çalmamanızdır. Örneğin, kapitalizmi eleştirmek sizi kapitalizm
karşıtı yapmaya yetmez, elinize sermaye geçtiğindeki eylemleriniz sizin bu
düzlemdeki asıl neliğinizi belirler. Yoksul bir öğrenciyken ateşli sosyalizm
tarafı olan, sonra para-ün-güç fırsatı bulunca kapitalistin ferişitahı kesilen
ne çok dekadan vardır ortalıkta, hele ki “aydın” kesim arasında…
İlkesiz, etik yoksunu
kimi şaircikler, yıllardır tekerlerine çomak sokan yazılarımla maddi ve manevi
rant kaynaklarını sabote ettiğim şiir baronları -ki bunlar genelde hem yayınevi
işletirler, şiir heveslisi gençlerin ya da canı sıkılıp şiire sarkan emeklililerin
kitaplarını, kendilerinden fahiş basım-dağıtım ücreti alarak basarlar (Bknz:
Vampir Yayıncılığın Anatomisi: https://poetikgerilla.blogspot.com.tr/2011/08/vampir-yaynclgn-anatomisi.html ), hem her
yarışmada jüri olurlar, hem her yazınsal etkinlikte baş rolde oynarlar, vs.-
hakkımda, arkamdan şöyle konuşuyorlardır: “Bırak
ya, parası olsa koşa koşa gider kitabını bastırır, adam züğürt işte, kedi
eremediği ciğere hesabı çamur atıyor” vs…
Birkaç gün önce,
romanlarını ve şiir kitabı İngilizce’ye çevirdiğim, yazar-şair-ressam dostum
Thalless Al Rhazess, benim bütün şiirlerimi, yani üç şiir e-kitabımda yer alan
tüm şiirlerimi, “toplu şiirler” formatında, matbu kitap olarak yayımlatmak için
finansman sağlamayı teklif etti, hem de yıllarca gurbette çalışarak edindiği
birikiminden. Kırmamaya çalışarak, önceki yazılarımı ve bu yazılarda yer alan
ilkelerimi anımsatarak, kibarca teklifini REDDETTİM. Bu teklifi kabul etseydim,
Büyük İskender’in “Dile benden ne
dilersen” teklifine, “On bin altın
ver, yeter” demiş bir Diyojen olurdum ve bu Diyojen artık bildiğimiz Diyojen
olmazdı. Kinik filozoflar arasında söylemi ile eylemini en iyi örtüştürmüş bu adam,
kendisiyle çelişmiş, kendini inkar etmiş, kendini hiçlemiş olurdu ve kimse bu
adama çağlar boyu saygı duymazdı, kimse adını anımsamazdı bile.
Thalless Al Rhazess dostumdan
izin almadan bu açıklamayı yapıyorum, kendisi beni hoş görsün, ama izin almak isteseydim,
muhtemelen, sahici yardımseverliği, sahici mütevazılığı gereği, yapmak istediği
ve yapmış olduğu iyiliklerin ifşa edilmesinden hicap duyacaktı, övülüyor
görünmek istemeyecekti. Benim bu yazıyı kaleme almamdaki amacım da kendimi
övmek değil, dediğim gibi, amacım tarihe not düşmek. Pek çokları, kendi
cebinden para ödeyerek kitaplarını bastırırken, ben matbu kitabımın benden
ücret alınmadan basılması teklifini, ilkelerim gereği REDDETTİM.
“Bunu
yazsın cihan da hartasına…”
SERKAN
ENGİN
6
Mayıs 2017
Yorumlar