Anti-konformist Bir
Şair: Serkan Engin
“Şiire karışdı
cühelâ Ruhiyâ
Ar ider olduk
dimege şairüz”
(Bağdatlı Ruhi)
(Bağdatlı Ruhi)
Serkan Engin; şiirlerini ve bâzı yazılarını, kimileyin dergilerden, çoğun da sanal ortamdan izlediğim bir edebiyatçı. [Kimilerinin meraklarını gidermek için belirteyim: Serkan Engin'le siyâsal-ideolojik görüşlerimiz birçok noktada, hem de hayli farklı. Hattâ, bu farklılıklar, yer yer, poetik-estetik alanlara kadar uzanıyor, kaçınılmaz biçimde. Ancak, başat değerde gördüğüm iki eksen var ki; onlar Engin’le buluştuğumuz upuzun ortak paydalardır: 1) Benim sosyolojik bakımdan "sosyal-bürokrat", siyâsal bakımdansa "neo-nasyonalist" olarak adlandırdığım "dogmatik sol-cu" kültür-sanat-edebiyat lobi(cik)lerine çok temel bir noktadan ve cepheden protest tavır alması; Engin'i gözümde ve gönlümde yükseklere yerleştirmeme; öylesi tekçi/dayatmacı/totaliter zihniyetli, zenofobik (yabancı düşmanı) ve nepotist (eş-dost kayırmacısı) tipolojilerden kapkalın çizgilerle ayırmama çoktan yetiyor. 2) Bu doğrultu da ilkine yakınsaktır aslında. Şöyle: Sözü, özelde şiirden genelde sanattan başlatıyor ve sürdürüyorsak; Stalinci/Jdanovcu ideolojik prangaları kırıp parçalamanın en âcil görevimiz olduğunu, ilkgençlik dönemimden beri söylüyorum ki; Engin’in de aynı kanıda olduğunu, bu yazıyı okuyunca hemen anlayacaksınız]. Sanal ortam edebiyatlarına asabî tutumlarımla, dizginsiz tepkilerimle bilinirim ben. Öyleyse, bu ne perhiz, bu ne lâhana turşusu, diyeceksiniz değil mi? Haklısınız. Haklısınız da, ben, başka türlü olamayacak, felsefe târihinin dev galaksilerinden biri olan Hegel'den bir kavramla "aufhebung" kavramıyla anlatayım meramımı isterseniz.
Aufhebung, "içererek, özümseyerek aşmak" demek. Özellikle, kavramsal ikilikler arasındaki gerilimleri, uzlaştırarak demeyeyim de, çatıştırmadan, (deyiş uygunsa: düşmanlaştırmadan) yumuşatmakta kullanılır.
Ben, sanal dünyayla ilişkimi de, hayatın birçok alanında yaptığım gibi, bu kavramdan yararlanarak düzenledim. Karşı olduğum "şey"i, (o "şey", her neyse tabi) zaman zaman kullanarak, içinden aşmak. Tutarsızlık mıdır? Bence değil. Çağın önümüze koyduğu biçimleri ve içerikleri, ilânihaye dışta bırakmamız imkânsız. Bir şekilde, onlara teğet geçmek, onlara sürtünmek zorundayız. Dünyanın bugün geldiği nokta, "karşılıklı bağımlılıklarla yürüyen yaşamalar"ı dayattı bize. Kafalarının içini, 1930'ların Sovyetik yapılanmalı parti politbürolarının sekreterya odalarında unutanlar ne derse desin, "pür-bağımsızlık yok" artık, mevtâ oldu o kavram. Sakız uzatır gibi uzatmayacağım, anlayan anladı.
Serkan Engin'e geliyorum: Bu arkadaşın şiirleri, kültürel yoğunluklu çabaların düşündürücü hikmetleriyle yüklü. Vicdanlı sesler dalgalanıyor o şiirlerde. Ahlâki kabasabalıklarını, edebî kokuşmuşluklarını, Edebiyat Agorası'nın kakara-kikiri siyâsetleriyle, el-ense kıvraklıklarıyla karıştırıp bulamaç yaparak piyasaya süren "estetik kabzımalları"nın (kabzımallara selâm olsun!) kirli uçkurlarını çözmeye yeminli duruşlar gözleniyor onun yazılarında. Şiir yazmayı, yazmayı bırakmasa da, dergilerde şiir yayımlamayı bırakma kararına varacak derecede, öfkesini haklılığından hasat eden, imrendirici davranışlar toplamı.
Demek istediklerimin doğruluğunun sağlamasını yapmak için, onun kendi blogundan iki yazıyı aktarayım baştan. Akabinde sözü tekrar ben alacağım.
(Engin'den aktardığım ilk yazı, bütünüyle büyük harflerle yazılmış. İkincisi ise, ağırlıklı olarak küçük harflerle yazılmakla birlikte, sona doğru tekrar bütünüyle büyük harflere dönülmüş. Ben de yazıları aktarırken, her zamanki gibi, asıllarına sâdık kalacağım.-B.D.)
"BEN VE ŞİİR’İN İNTİKAMI
BEN, 'KÖTÜ YOL'A DÜŞÜRÜLMÜŞ, KÜÇÜK, KİRLİ ÇIKARLARA ALET EDİLMİŞ, ÖRSELENMİŞ, ZULME UĞRATILMIŞ 'ŞİİR'İN İNTİKAMIYIM'!
BEN KİTAPSIZ ÖLDÜRDÜĞÜNÜZ ZAFER EKİN KARABAY İLE ÖZGE DİRİK'İN HORTLAĞIYIM!
BEN FAŞİZMİN KURŞUNA DİZDİĞİ NİKOL VAPTSAROV'UN GÖZLERİNDEKİ SON KÜFÜRLÜ BAKIŞIM!
BEN ÖDÜLLERİNİZE, YAYINEVLERİNİZE, DERGİLERİNİZE, YILLIKLARINIZA, ANTOLOJİLERİNİZE SÜMÜĞÜNÜ BİLE ATMAYAN ADAMIM!
BEN ŞİİR BARONLARININ, KÖÇEKLERİNİN, KAPIKULLARININ ÇANINA OT TIKAMAK ÜZREYİM Kİ ANCAK VE ANCAK 'BEN ÖLÜNCE İL DURULUR'!
BEN TEK KİŞİYİM BELKİ BUGÜN, BELKİ BİRKAÇ KİŞİ, AMA TARİHİN ÖNÜNDE CEMİ CÜMLENİZİ ÇÖPE ATACAK SELLERCE ADAMIN İÇİNDE BİR DAMLAYIM!
SERKAN ENGİN
ARALIK 2010"
---
"Neden Şiir Yazdım ve Artık Yazmayı Bıraktım
Benim şiirde temel derdim tüm horlanan, dışlanan, kenara itilen, yok sayılan, ezilen ve sömürülenlerin şiir düzleminde dili olmaktı. Yani çırak çocukların, eşcinsellerin, gündelikçi kadınların, işportacıların, genelev kadınlarının, tezgahtar kızların... Böylece okura empati kurdurarak toplumsal farkındalık yaratmak ve kapitalizmin yabancılaştırmasına karşı kendi çapımda mücadele etmekti…
Sonra şiiri bıraktım, 27 Mart 2010 tarihinde, şiirlerimi yayımlayan dergilere yolladığım 'Veda' başlıklı kısa bildiride gerekçelerini açıklayarak. Şiir elbette kendini yazdıran bir şeydir, ama gene şiir yazsam dahi dergilerde yayımlamayacağım bir daha. Matbu şiir kitabı da asla çıkartmayacağım. Sadece, eski şiirlerimi, internetteki çeşitli ortamlarda, ülkemizde var olan çok az sayıdaki has şiir okuruna ulaştırmak derdindeyim artık.
Bana sık sık 'Neden artık yeni şiir yazmıyorsun, şiiri neden bıraktın' diye soruyorlar...
Edebiyat camiasındaki kafa kol ilişkileri, el altından takas edilen sahte ödüller, dergilerdeki mülkiyetçi tavır vs. gibi edebiyat dünyasının içsel sorunları bir yana, asıl ana sorun, şiir okurunun olmaması bu ülkede. Asıl büyük sorun, halkın futbol ve magazine ayırdıkları ilginin binde birini şiire göstermemesi. Bir Ece Ayhan, Cemal Süreya, Turgut uyar gibi büyük şairlerin bile şiir kitaplarının 70 milyonluk ülkede senede bin tane bile satmaması. Bugün nitelikli şairlerin bile cebinden para vererek şiir kitabını bastırmak zorunda kalması. Ancak 500 tane basılan bu kitapların çoğunun da imzalanıp diğer şairlere yollanıyor olmasından öte kimse tarafından okunmamaları.
Bir alıntı yapacağım:
'...Sovyetler Birliği’nde halk, resmi ideolojinin baskısını bir ölçüde kırarak şiire büyük bir ilgi gösterir ve şairler, o yıllarda şiir okuma seanslarına katılırlardı. Voznesenski ile Yevtuşenko’nun kitapları 500.000 adet basar, fakat halk yine de şairleri dinlemek ister. Voznesenski için en ünlü şiir okumalarından biri, 14.000 kişinin doldurduğu bir stadyumda olmuştur. Şiirin bu akustik boyutu Voznesenski’nin metinlerinde göze çarpar. Dinleyici ile şiirin buluşmasının etkileri, şairin kullandığı dilde, seçtiği sözcüklerde belirginleşir...'
KAYNAK: Andrei Voznesenski, Moskova Doğumlu -doğal olarak- Rus Şairi, Kadıköy Underground Poetix, Vol.18, 2020 (2009)
NE ZAMAN Kİ STADYUMLARI ŞİİR DİNLEMEK İÇİN DOLDURURSUNUZ, İŞTE ANCAK O ZAMAN TEKRAR ŞİİR YAZMAYA BAŞLAYABİLİRİM! O ZAMANA KADAR YOK SİZE YENİ ŞİİR FALAN! ESKİLER BİLE ÇOK BU HALKA!
SERKAN ENGİN
EKİM 2010"
---
... Ve söz tekrar bende:
Serkan Engin adında, sırf şiirden bir insan var bu sitede.
Tanıyor musunuz onu?
Bilmem ki bu sitede (bile), kaç kişi okumuştur Serkan Engin'i.
Onun (hem kuramsal, hem pratik bağlamda) şiir birikimi önünde şapka çıkarmayacak âdemoğlunun/âdemkızının samimîyetinden şüphe ederim.
Serkan Engin: reklâmcı, işportacı, kabzımal kafalı bir şair müsveddesi değil.
Serkan Engin: sol, sağ, etnikçi, din pazarcısı vs. cemaatçi Edebiyatistan Cumhuriyetleri'nin çağdaş veya muhafazakâr müritlerinden bir yazar değil.
Serkan Engin: Siyâsal-seçkinci imge avcılarının; bürokrat kılıklı dize vurguncularının; yüzü sosyalist, özü faşist rüzgârgüllerinin tırşıkçısı da değil.
Serkan Engin: Sözcü gazetesinin bulmacasını çözemediği gün kendini boşlukta hisseden amip beyinlilerin tasavvur ve idrak edemeyeceği hacimde bir zihin, kültür ve hassâsiyet havzası.
Serkan Engin: Yılmaz Özdil'in salaş meyhâne çerezi kabilinden yazılarını, lâikliğin manifestosu niyetine hafızlayanların tam ters istikametinde konuşlanan bir parrhesiastes'tir. (Parrhesiastes ne demek mi? Bana ne, söylemem işte. O sözcüğü bilmiyorsanız, şiir sizin neyinize?)
Serkan Engin: Edebiyat cuntacılarının hazmedemediği, hazmedemeyeceği, hazmetmeye kalkıştıklarında mîde fesadına uğrayacakları bir "demirden şiir leblebisi"dir.
Serkan Engin: Hakiki şiirin göklerindeki sarih ve sahih tek kişilik samanyoludur.
Serkan Engin: Artık dolaşımda kalmayan haysiyet, ahlâk, nâmus, dürüstlük, vicdan gibi kavramların etimologu ve arkeologudur.
Serkan Engin: Yalansız-dolansız bir şiir ihtilâlcisi.
Serkan Engin'in şiirini ve yazı evrenini tanımıyorsanız, sizin kabahatinizdir o, sizin eksiğinizdir.
Serkan Engin'i okumak, ömrünüzü iyileştirir. Güzelleştirir de.
Serkan Engin'e, onun anti-konformist şiirsel güzergâhına; put devirici, tabu yıkıcı radikal-eleştirel macerâsına, edebiyat diktası'nın kendilerini muktedir zanneden acınası aparatlarıyla dövüşürkenki haklı ve hakikatli kavgasına selâmlar, sevgiler olsun.
Not: Şair-yazar-eleştirmen
Bünyamin Durali'nin izniyle yayımlanmaktadır.
Yorumlar